Şeb-i Arûs

Mevlevîlik ve Mevlevîhâneler

MEVLEVÎLİK VE MEVLEVÎHÂNELER

Mevlâna’nın düşüncelerinden hareketle, kendini yetiştiren ve bağlılık arz eden insanlara Mevlevî denilmiştir. Bir Mevlevî dervişinin hayatında titizlikle uyması gereken prensipler, Mevlevîlik olarak ortaya konulmuştur.

Mevlâna Celâleddin Rumi, Mevlevî Tarikatı’nın Piri, fakat tarikatın kurucusu değildir. Mevlâna’nın 1273 yılında Konya’da vefatından sonra, Hüsameddin Çelebi, Mevlâna’yı sevenleri, onun fikir ve düşüncelerini benimseyenleri bir araya getirmiştir. Böylece Mevlâna’yı sevenlerin düşüncelerini benimseyenlerin meydana getirdiği topluluk, daha sonra kurulacak olan Mevlevî tarikatının çekirdeği olmuştur. Konya’da Mevlâna düşüncesini temsil eden Hüsameddin Çelebi’nin 1284 yılında ölümünden sonra topluluk Mevlâna’nın oğlu Sultan Veled’i kendilerine şeyh seçmişlerdir.

Hz. Mevlâna’nın öğretileri üzerine kurulan ve oğlu Sultan Veled tarafından müesseseleştirilen Mevlevîlik, asırlar boyunca insanlığı güzelliğe, iyiliğe, doğruluğa, sevgiye, hoşgörüye, kısaca güzel ahlâka davet etmiş; bunu gerçekleştirecek mekân, düstûr ve icrâ usûllerini mükemmel bir şekilde ortaya koymuştur.

Mevlevîlik, tarihî başlangıcından günümüze kadar genellikle dört ayrı dönem içerisinde değerlendirilir.

1. Dönem: Hz. Mevlâna’dan sonra Hüsameddin Çelebi ve Sultan Veled zamanında Mevlâna’nın yolunda kurumsal hüviyeti belirlenen dönemdir (1273-1312).

2. Dönem: Çeşitli seyyahlar ile Hz. Mevlâna merkezli düşüncelerin tanıtılıp yayıldığı dönemdir (1320-1529).

3. Dönem: Değişik kültür ve tarikatların tesiri altına girmemesi için kendine özgü esas ve ilkelerin asli temelleri üzerine yeniden oturtulduğu ve Halep Mevlevîhânesi’nin kapatıldığı (1945) zamana kadar geçen dönemdir.

4. Dönem: Türkiye’de Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasının ardından 1946 yılından itibaren günümüze gelinceye kadar devam eden Şeb-i Arûs törenleri olarak gerçekleştirilen “canlandırma dönemi”dir.

Mevlevîlik; ilhamını mutlak manada Kur’an ve Hadis’ten alan, “Bende benimle ilgili bir şey bırakmadı” dediği, ilahi aşkın gerçek hürriyet olduğunu idrak eden ve bu idrakle merkezinde aşk bulunan, çevresine de dalgalar halinde aşkı yayan Hz. Mevlana’nın öğretileri olarak tasavvuf tarihinde kalıcı bir yer edinmiştir.

Mevlâna’nın tasavvufunda hedef, ruhi olgunlaşmayı ve ahlak kaidelerinin en yücelerine ulaşmaya gayret etmektir. O’nun tasavvufu, irfan, aşk ve cezbe âleminde olgunlaşmadır.

Mevlâna, daima hayatın gerçeklerini görür, ondan el etek çekmez, miskinliği reddeder, hayatı hayatın içinde yaşatır.

Büyük İslâm mütefekkiri Mevlâna Celâleddin-i Rûmî, şahsiyeti ve fikirleri ile tanımlanırken, merkeze oturtulmak istenilen lâdini bir istikamet veya anlayışı önceden hissetmiş gibi, bundan duyacağı rahatsızlığı işaret ettiği bir rubâisinde şöyle der:

“Cânım bedende oldukça Kur’ân’ın kuluyum,

  Seçilmiş Muhammed (a.s)’in yolunun toprağıyım.

  Birisi bu sözlerimden başka bir söz naklederse,

  O sözden de o kişiden de şikâyetçiyim.”

Mevlâna’nın oğlu Sultan Veled’in 1312 yılında ölümünden sonra, oğlu Ulu Arif Çelebi posta oturmuş, Ulu Arif Çelebi Mevlevî tarikatının Anadolu’da yayılmasında büyük çaba göstermiştir. Mevlevîlik XVI. yüzyıldan sonra Anadolu’da Afyon, Kütahya, Manisa, Eskişehir, Tokat, Erzincan, İstanbul gibi şehirlerde, Anadolu dışında da Kahire, Lefkoşa, Girit, Selanik, Üsküp gibi şehirlerde yayılmış ve bu şehirlerde Mevlevî Dergâhları açılmıştır. Hazret-i Mevlâna’nın Türbesi’nin bulunması sebebiyle Konya Mevlevî Dergâhı, tarikatın âsitânesi (başdergâh) olarak gelişmiş ve Mevlevîliğin merkezi olmuştur. Çelebilik makamı, yani bütün Mevlevî Dergâhlarının merkezi durumunda olan Konya Mevlâna Dergâhı Postnişînliği, Mevlâna’nın soyundan gelen en büyük erkek çelebiye verilmiştir.

Konya Mevlâna Dergâhı’nın dışında kalan Mevlevîhanelere ilk yıllarda Konya Mevlâna Dergâhından icazetle gönderilen dervişler şeyh olmuşlardır.

MEVLEVÎHÂNE

Mevlevî evi, Mevlevîlerin bulunduğu yer anlamına gelen bu kelime, genel olarak Mevlevîlerin dergâh veya tekkelerine verilen bir isimdir. Mevlevîhâneler; esas itibariyle tasavvuf terbiyesinin öğretildiği yerler olmakla birlikte, buna paralel bir tarzda sosyal hayata ait teorik ve pratik eğitimler verilen yerlerdir. Mevlevîhâneler, aynı zamanda devrinin en büyük şâir ve hattatlarını, en kudretli bestekâr ve icrâcılarını da yetiştiren günümüzün Güzel Sanatlar Fakülteleri ve Konservatuvarları gibi faaliyet göstermişlerdir.

Mevlevîlik; sosyal hayatın her alanında, özellikle insan ilişkilerinde sevgi, nezaket ve zarafetin yerleşmesinde ayrıcalıklı bir yer olan, Konya merkezli olmak üzere Anadolu, Balkanlar, Kıbrıs, Arabistan Yarımadası ve Kuzey Afrika’da büyük gelişme gösteren bir gönül yoludur.

Dünya üzerinde sayıları 170’e ulaşan Mevlevîhânelerde Mevlevîlik, yukarıda sayılan coğrafyada pek çok devlet adamı, âlim ve sanatkârı müntesipleri arasına alan, sayısız ilim ve sanat eserinin vücut bulmasında ilham kaynağı olmuştur.


Mevlevîhânelerin Merkezi Konya Mevlâna Dergâhı (Âsitâne)


Saraybosna Mevlevîhânesi


Türkiye Mevlevîhâneleri hakkında hazırlanan film




Mevlâna ve Mevlevîlik hakkında hazırlanan "Hamdım, Piştim, Yandım" filmi